Haberler

Kurumlar Bulut İhlallerine Karşı Yeterince Hızlı Tepki Veremiyor

Yeni bir rapora göre, bulut sistemlerinde yaşanan güvenlik ihlallerinde ciddi bir artış gözlemlenirken, kurumlar bu saldırılara zamanında müdahale edemiyor. Check Point’in 2025 Bulut Güvenliği Raporu’na göre, her üç kurumdan ikisi son bir yıl içinde bulut güvenliğini tehdit eden bir olay yaşadı. Ancak bu olayların yalnızca yüzde 9’u ilk saat içinde fark edilebildi.

Uyarı Yorgunluğu ve Dağınık Araçlar Müdahaleyi Zorlaştırıyor

Uzmanlara göre, güvenlik olaylarının tespit ve müdahale süreçlerinin yavaş işlemesi, saldırganların sistem içinde daha fazla ilerlemesine zemin hazırlıyor. Check Point Bulut Güvenliği Başkan Yardımcısı Paul Barbosa, bu durumun şirketler için ciddi sonuçlar doğurabileceğini belirtiyor. Barbosa’ya göre, bir olayın ne kadar geç fark edilirse zararın o kadar büyümesi kaçınılmaz hale geliyor.

Rapora göre, “uyarı yorgunluğu” olarak bilinen sorun, güvenlik olaylarının zamanında tespit edilememesinin en büyük nedeni. Güvenlik uzmanları her gün yüzlerce uyarıyla karşı karşıya kalıyor ve bu durum gerçek tehditlerin gözden kaçmasına neden oluyor. Kurumların yaklaşık yarısı, her gün 500’den fazla güvenlik uyarısı alıyor. Bu uyarıların önemli bir bölümü ise yanlış alarm niteliğinde. Bu durum, siber güvenlik ekiplerinin üzerindeki yükü artırarak kritik zafiyetlerin fark edilmesini zorlaştırıyor.

Güvenlik araçlarının fazlalığı da ayrı bir sorun olarak öne çıkıyor. Şirketlerin yüzde 70’inden fazlası 10’dan fazla bulut güvenlik aracı kullanıyor. Ancak bu araçlar genellikle birbirinden bağımsız çalıştığı için bilgi akışı parçalanıyor. Bu da olaylara etkili ve hızlı müdahale etmeyi zorlaştırıyor.

Bulut Teknolojilerindeki Büyüme Güvenliği Geri Planda Bıraktı

Check Point raporunda, bulut çözümlerinin hızla yaygınlaşmasına rağmen güvenlik sistemlerinin aynı oranda gelişemediği vurgulandı. Son bir yıl içinde kurumların yüzde 62’si bulut kenar teknolojilerini genişletti. Yüzde 57’si hibrit bulut yatırımı yaptı, yüzde 51’i ise çoklu bulut kullanımına geçti. Bu hızlı büyüme, güvenlik açısından kontrol edilmesi zor ortamlar yarattı.

Barbosa, klasik güvenlik yaklaşımlarının bu yeni bulut yapılarıyla başa çıkmakta yetersiz kaldığını belirtti. Özellikle eski sistemlere dayalı güvenlik çözümlerinin bu ölçekteki veri akışını yönetemediğine dikkat çekti. Rapor, kurumların yapay zekâ destekli siber tehditlere karşı da yeterince hazırlıklı olmadığını gösterdi. Katılımcıların yalnızca dörtte biri, otomatik saldırılar veya yapay zekâ ile üretilen kötü amaçlı yazılımlara karşı etkili bir savunma yapabileceğini düşünüyor.

Uygulama katmanındaki güvenliğin de geri planda kaldığı görülüyor. Kurumların büyük bölümü, hâlâ imza tabanlı web uygulama güvenlik duvarlarını (WAF) kullanıyor. Ancak uzmanlar, gelişmiş API saldırılarının bu sistemleri kolaylıkla aşabildiğini vurguluyor.

Barbosa, uygulama katmanında modern teknolojilere geçilmediği sürece genel bulut güvenliğinin zayıf kalacağını belirtti. Yapay zekâ ve makine öğrenmesine dayalı güvenlik sistemlerinin bu noktada büyük avantaj sağlayabileceğini söyledi.

Check Point, raporunda güvenlik liderlerine yönelik çeşitli önerilerde bulundu. İlk olarak, olaylara hızlı müdahale için yapay zekâ destekli otomatik tehdit tespiti sistemlerine yatırım yapılması gerektiği vurgulandı. Aynı zamanda, farklı güvenlik araçlarını tek bir akıllı yapı altında birleştirmek ve ekipler arasında veri akışını sağlamak da öncelikli adımlar arasında yer alıyor.

Günlük uyarı sayısını azaltmak, güvenlik uzmanlarının sadece gerçek tehditlere odaklanmasına yardımcı oluyor. Bu sayede güvenlik operasyon merkezlerinin verimliliği artarken, uzun vadede daha güçlü bir savunma yapısı kurulabiliyor.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

Başa dön tuşu